7 Mart 2017 Salı

Yine aklımdasın, en çok korktuğum şey olan gök gürültüsünün bol olduğu bi gecede, başıma gelen diğer en çok korktuğum şeyle, sensizlikle baş etmeye çalışıyorum.

Bana her gök gürlediğinde beni düşün, yanında olduğumu düşün derdin, seni düşündükçe sakinleşirdim. Bu gece olmuyor sevdiğim. Ben ağladıkça gökyüzü daha çok gürlüyor, yokluğun içimi parçaladığı kadar gökyüzünü de parçalıyor bu gece. Ben daha çok korkuyorum, sensizlik daha da çok acıtıyor içimi..

Seni çok özledim sevdiğim. Benim olmanı çok özledim. Beni sevmeni özledim.

28 Aralık 2016 Çarşamba

Öldüğüm gün yanımda sen ol istemiştim. Sen gittin, yalnız ölüyorum.

24 Eylül 2016 Cumartesi

ÇOK GÜZEL GÜLÜYORDU, GÜLÜŞÜNDEN ÖPTÜĞÜMÜN ADAMI.
9da uyandım bu lanet güne. Yataktan çıkmadım hemen biraz debelendim, oynadığım oyunun videolarını izledim. Uyuklamışım sonra, annemin telefonuna uyandım. Yanına almayı unuttuğu şeyleri bavuluma koymamı rica etti benden. Evet bavul. Bavul hazırlamam lazım. Evet onunla tanıştığım şehre gidiyorum. İçim sıkıldı birden. Ayağa kalktım, kalbim hiç atmadığı kadar atıyordu. Ağladım biraz, tanıştığımızdan beri ilk defa beni havaalanında karşılamayacaktı çünkü. Onunla tanıştıktan sonraki İstanbula ilk gelişimde bana seni seviyorum demişti ilk defa. Bu şu an için son gelişim istanbula, bana bu son gelişimde ilişki yaşayacak kadar sevmiyorum dedi ilk defa. Bavulumu hazırladım, evi kontrol ettim. Çıkmadan önce son kez, son kez benim olmanı istiyorum diye ağladığım yatağa baktım. Şimdi havaalanındayım binmedim daha uçağa. Binmek de istemiyorum aslında, inince o olmayacak çünkü karşımda. İlk defa..

13 Eylül 2016 Salı

benden sonraki fotoğraflarına bakıyorum. onu çok iyi tanıyorum, sahte gülümsüyor. halbuki ayrılırsak daha mutlu olacağını, hatta daha mutlu olmak için ayrılmak istediğini söylemişti.

onu hala çok seviyorum. bunları yazarken göğsüm sıkışıyor ama yazarsam bana iyi gelecekmiş gibi hissediyorum. o bana ben artık sevmediğini söyledi. göğsüm öyle bir dumanla kaplandı ki o an hala daha geçmedi. içim acıyor ne desem bilmiyorum sadece içim acıyor. ağlamamak için zorluyorum kendimi çoğu zaman. onu düşünmemeye çalışıyorum ama beceremiyorum. baktığım her boş duvarda bile o var. içim acıyor.

çok korkuyorum, onu görünce kendimi tutamayacağımdan, saçma sapan bi şey söyleyeceğimden saçma sapan bi şey yapacağımdan çok korkuyorum. o beni güçlü zannediyor, her türlü zorluğa rağmen ayakta kaldığımı düşünüyordu ama ben ölüyorum. gün geçtikçe bir parçam daha yok oluyor benim. bunu ona belli etmemem lazım. nasıl yaparım bilmiyorum ama sessizce ölmem lazım. kendi köşeme çekilmem lazım. tıpkı ondan önce nasılsam öyle olmam lazım, boş ve sümsük.

4 Eylül 2016 Pazar

susan kadın

kadın susuyordu. bu kadında bir sorun var, bi kadın bu kadar susmamalı. yoksa bu kadın üzgün mü? yoksa bi şeye mi kızgın? diye düşündü adam. kadın hala daha susuyordu. kadın hiç konuşmadı. adam hiç susmadı. sanki roller değişmişti. kadın adamı, adam da kadını oynuyordu. adam bu ne biçim hayat sahnesi dedi içinden. tam odadan çıkacakken kadın suskunluğunu bozdu, "git sen de git." dedi. adam gitti.

kadının aslında konuşacak çok şeyi vardı. adam dinlemeye hiç yeltenmedi. adam kadınları bu zamana kadar o kadar çok dinlemiş ki bu kadına hiç konuşma hakkı vermedi. kadın böyle düşündü. sadece düşündü. adamı düşündü, kendini düşündü. biz olabilir miyiz diye düşündü. sonra da biz olursak nasıl oluruz diye düşündü. güzel olurdu aslında, kadın güzel şeyler şeyler düşünmüştü hep adam hakkında. kadın adamın peşinden gitmek istedi ama artık çok geçti. kadın ağladı. çok ağladı. ilk defa bir erkeğin arkasından ağlıyordu. kadın suskunluğunu bozmadan ağlamaya devam etti. 

aradan çok zaman geçti. adam kadına geri döndü. kadın bırakıldığı gibi suskun bir şekilde karşıladı adamı. kadın çok acizdi. kadınlar hep acizdi. adamlar sürekli giderdi, bazen hiç gelmezlerdi bazen de çok zaman sonra gelirlerdi ama hep giderlerdi. kadınlar da susup oturup onları beklerdi. kadın hep böyle görmüştü. seviyordu ama kelimelere dökemiyordu. daha önce hiç sevilmemişti çünkü. adamı gerçekten sevip sevmediğini bile bilemiyordu. sadece canı yanıyordu. bunu sevgi sanıyordu.

11 Nisan 2015 Cumartesi

Korktuğum başıma geldi.

Aslında şu an korkmamam gerekiyormuş gibi geliyor bana ama hala daha korkuyorum. Ben galiba birini kendime aşık ettim ve o adama aşık oldum. BEN GALİBA AŞIK OLDUM. Galiba diyorum çünkü aşk öyle bir his ki, daha önce tatmadığım, başıma gelse bile fark etmeyeceğim, nasıl olduğunu anlayamayacağım/anlatamayacağım bir şey. Ama şundan eminim ki, bu daha önce yaşadıklarımdan çok daha farklı bir şey. Belki de birinin bana değer veriyor olması, benim varlığımın farkında olması hoşuma gidiyor. Ne hissettiğimi bilmiyorum, tek bildiğim bunun güzel bir his olduğu. Sanırım yaşamaya başladım ben. Bitkisel hayattan kurtulmuş bir 80lik nine gibiyim ve bu his hoşuma gidiyor.

15 Şubat 2015 Pazar

İki kadınlı aşk hikayesi

   Normal bir aşk hikayesi yazmak geldi içimden. Kağıdı kalemi aldım koskocaman AŞK HİKAYESİ yazdım başlığa. Sigaramı yaktım. Sonra düşündüm. Aklıma iki gencin birbirini sevmesinden, kavuşamamasından ya da tüm zorluklara rağmen birbirlerine kavuşmalarından başka bir şey gelmedi -ki bu zaten benim de yazmak istediğim gibi normal bir aşk hikayesiydi- sigaram bitene kadar düşündüm, boş duvarlara bakarak. Ardından birdenbire aklıma içinde iki kadın olan bir aşk hikayesi geldi. Yazmaya başladım. Yazdıkça yazdım. Kelimeler adeta kalemimden kayıp gidiyordu. Durmamalıydım. Durursam devamı hiçbir zaman gelmezdi. Yazdım, yazdım, yazdım. O kadar normal bir aşk hikayesiydi ki bu başından sonuna kadar her şeyi belliydi. İnsanların yazdığım ilk paragrafı okumaları bile hikayenin sonunu tahmin etmeleri için yeterli olurdu. Buna rağmen ben durmadım, çünkü ben hiçbir zaman hiçbir şeyi insanlar beni daha çok okusun diye yazmamıştım ve bu da hep böyle devam edecekti. 

   Bu iki kadın birbirlerine aşıktı ve ne yazık ki ailelerine anlatamıyorlardı. Aileleri onları çok yakın arkadaş olarak biliyordu sadece. İkisinin aslında birbirlerine deli gibi aşık oldukları akıllarının ucundan bile geçirmiyorlardı. Belki sizin de bu yazının bu kısmını okuyana kadar kafanızda tasarladığınız iki kadınlı bu aşk hikayesi basit bir aşk üçgeniydi. Sizin de aklınızın ucundan geçmedi belki de iki kadının birbirlerini deli gibi sevebilecekleri lakin bu kadınlar birbirlerini gerçekten çok seviyorlardı. Hatta aşkları için çok uzak diyarlara kaçmayı bile düşünüyorlardı. Sadece ailelerini üzmemek için biraz daha beklediler. Birbirlerini o kadar çok seviyorlardı ki sonsuza kadar bile bekleyebilirdiler. Ama ne yazık ki her normal ilişkide olduğu gibi engeller çoğaldıkça bu iki kadının arasında ayrılık çanları çalmaya başladı. Elbette bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmiyordu. Ayrılmış olsalar bile birbirlerini hala daha çok seviyorlardı. Her normal aşk hikayesinde olduğu gibi ikisi de gereğinden fazla gurur yapıyordu. En sonunda biri pes etti ve sevdiği kadını aradı. Acaba bu kadın aşkını gururuna tercih edip sevdiği kadını aradığı için daha mı çok seviyordu sevildiğinden? 

   Araları eskisi kadar iyi olmasa da düzelmişti. Tekrar dışarı çıkıp eğleniyor ve birçok güzel şey paylaşıyorlardı eskisi gibi. Fakat arayan kadının beynini günden güne kemiriyordu, içindeki acaba sevilmiyor muyum düşüncesi. İster istemez bu durum davranışlarına da yansıyordu. Acabalar kafasında dolanırken sevdiği kadının beraber yaşamak istediğini belirten romantik konuşması, adeta güneş yanığına yoğurt sürülmüş insan rahatlaması yaşatmıştı bu kadında. Bu iki kadın bambaşka bir şehirde beraber yaşamaya başlasalar da ilişkileri gün geçtikçe daha kötü bir hal alıyordu. Komşuların şüpheci yaklaşımlarından tutun da ikisinin de ailelerinin ne zaman bir damat adayıyla tanışacağız soruları ikisini de ayrı ayrı bunaltıyordu. Ama akıllarından bir kere bile pes etmek geçmemişti. Bu birbirlerini çok sevmelerinden kaynaklanan bir pes etmeme durumu değildi sadece, içinde biraz da yaşadıkları toplumun bu tarz anormal görülen ilişkileri kabul etmesi için savaşıyorlardı adeta kendi içlerinde. 

   Hikayeleri burada bitmiyordu elbet ama benim biraz ara vermem gerekiyordu. Tam 18 sayfa yazı yazmıştım ki bu aylardır kalem tutmamış parmaklarım için gerçekten fazlaydı. Kalemi bıraktıktan sonraki ilk işim yazı yazarken bana engel oluyorlar diye tırnaklarımı kesmek oldu. Ardından yarım saat kadar uzandım. Bu iki kadını düşündüm. Ne güzel bir aşk hikayesi ama diye geçirdim içimden. Çok güzel ve tutkulu bir çifttiler. Hikayenin devamını düşünmemek için uzandığım yerden tavanı izleyip farklı şeyler düşünmeye ittim kendimi. Çünkü bu hikaye kalemimden birdenbire çıktı ve öyle devam etmeliydi. Yeterince dinlendikten sonra masama oturdum. Kalemimi elime aldım ama kalem yarım saat öncesindeki gibi kağıdın üzerinde akmıyordu, öylece olduğu yerde duruyordu. Keşke ara vermeseydim pişmanlığıyla beraber üstelemeden masadan kalktım ve kendime bir kahve yaptım. Hikayem hala daha masamda onu tamamlamamı bekliyor. Belki bir gün kalemlerimden biri masamdaki kağıtların üzerinden akıp benim hikayemi tamamlarlar, belli mi olur.